Laiklik Meclisi bileşenlerinden Dr. Semiha Özalp Günal, eğitimin dinselleştirilmesine karşı verilecek mücadeleye dair görüşlerini paylaştı.
Hukukçuların, gazetecilerin, akademisyenlerin, sanatçıların başta olmak üzere bir dizi aydının desteği ile kurulan Laiklik Meclisi çalışmalarına hız verdi. AKP iktidarının laikliği tasfiyesine karşı barikat örmek için mücadele eden Laiklik Meclisi kurduğu komisyonlar ile yol alıyor. Laiklik Meclisi, eğitimin dinselleştirilmesi ve laikliğin ortadan kaldırılmasına karşı da önemli adımlar atmaya başladı. Bu konu ile ilgili Meclis bileşenlerinden akademisyen Dr. Semiha Özalp Günal’ın görüşlerine yer veriyoruz.
“KAMU KAYNAKLARI, EĞİTİMDEN ALINIP DİYANET’E, GERİCİ VAKIF VE TARİKATLARA AKTARILIYOR”
Siyasal İslamcı AKP, iktidara geldiği günden itibaren, tüm ideolojik aygıtları sermaye lehinde, halka ve emekçilere karşı kullanmaktadır. Cumhuriyet’in yaratmaya çalıştığı çağdaş, bilimsel, modern toplum yapısına karşı kendi siyasi iktidarının devamını sağlayacak “dindar ve kindar” bir toplum yaratmak için çalışmaktadır.
Bu strateji ile kurulan “AKP Eğitim Sistemi” çeşitli taktiklerle, tüm karşı çıkışlara rağmen, bakanından öğretmenine, müdüründen hizmetlisine kadar eğitim sistemini gericilikle kuşatmayı başarmıştır. Kamu kaynakları, eğitimden alınıp Diyanet’e, gerici vakıf ve tarikatlara aktarılmakta, emekçi çocuklarının laik, bilimsel ve özgürleştirici eğitim hakları ellerinden alınmaktadır.
4+4+4 olarak adlandırdıkları bölünmüş eğitim Meclis’ten geçmiş, okul öncesindeki çocuklara geleceklerini, bilinçlerini etkileyecek biçimde Kur’an öğretmek için kurslar açılmış, karma eğitime karşı çıkan birisi bakan yapılmış, tüm okullar imam hatipleştirilmiş, okullara hiçbir pedagojik bilgisi olmayan tarikat mensupları ve Kur’an kursu öğretmenleri sokulmuş, çeşitli gerici vakıflarla yapılan protokollerle öğrencilerin aklı bulandırılmış, köy okulları kapatılıp küçücük çocuklar taşımalı eğitime mahkum edilmiş, medreseler açılmış, neredeyse tüm yurtlar yandaş dinci vakıf ve tarikatlara teslim edilmiştir.
Sonuç olarak toplum, ülkeye, ülke ekonomisine, üretime hiçbir katkısı olmayacak eğitim çeşitlerinin yüceltilmesi, hafızlık alaylarının ve zikir törenlerinin sokakları işgal etmesi, ülke üretimine ve insani gelişkinliğe katkısı olabilecek mesleki eğitimin tamamen sermayeye teslim edilmesi ve üniversitelerin araştırma ve bilimsel gelişmelerinin sermaye iktidarı tarafından belirlenerek ülke yararına bilimsel üretimden tamamen uzaklaştırılmasını seyreder haldedir.
Ülkemizi ve çocuklarımızı bu karanlıktan kurtarmak için mücadele etmekten başka şansımız yok.